Manasız İletişim Olmaz
Bilgisayarların gelişmesi 1950’ler. İlk ağ 1960’larda ARPANET… İlk ticari internet servis sağlayıcıları 1980’lerin sonu. Facebook 2004… İlk Youtube kanalı Jawed 2005… İlk influencer platformu Payperpost 2006… Whatsapp 2009… Ülkemizde bilişim hukuku ile ilgili ilk düzenleme 2007…
Dijital Göçebelik, Yapay Zekâ, Kuantum Bilgisayarlar, Blok Zincir, Giyilebilir Teknolojiler, Davranışların İnterneti (IoB), Siber Güvenlik, İnsan Geliştirme, Dağıtılmış Bulut, Artırılmış Gerçeklik ve Sanal Gerçeklik, NFT, Metaverse…
Bunlar ise sadece son birkaç senedir hayatımızda olan kavramlar…
Tarihteki her büyük değişimin toplumsal, ekonomik ve siyasal hayata yansıyıp, kültürleri değiştirdiğini görüyoruz. Buna uyabilen yaşıyor, uyamayan yok olup gidiyor.
Teknoloji de kültürleri değiştiriyor elbette ve buna direnmek mümkün görünmüyor. Biz iletişimciler de teknolojinin sunduğu nimetlerden tabii ki yararlanacağız. Hatta tüm insanlığın faydası için kullanacağız. Bundan geri kalamayız.
Ancak, işin özünde teknolojinin sunduğu sadece bir alt yapı. Peki ya üst yapı yani ‘kral’ olan içerik? Ve bu içeriğin kodu olan dil?
Burada bize düşen nedir?
Buna cevap vermeden önce Atatürk’ün şu sözlerini bir okuyalım:
“…Türk Dili, Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde; ahlakını, törelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini tamamlayan her şeyini dili sayesinde muhafaza etmiştir. Türk Dili, Türk Milleti’nin kalbidir, zihnidir.”
Cevabı açık, değil mi?
Temel sorumluluğumuz olarak önce Türkçemize sahip çıkacağız. Çünkü dilimiz, bizi biz yapan değerlerimizi geleceğe taşıyacak en kıymetli varlığımız. Onu özenle kullanacak; duyarlı olacağız. Bu duyarlılığı hakkıyla sergileyebilmek için de toplumun maneviyatını şekillendiren mana evrenini iyi anlayacağız. Özetle; ‘manasız’ iletişim yapmayacağız…
Dr. Arın Saydam